İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Mahmut Özgener, Türkiye’de sanayi üretimine ilişkin son verilerin uzun süredir daralmaya işaret ettiğini belirterek, ekonomide “erken sanayisizleşme” tartışmalarının yeniden gündeme taşındığını söyledi.
Kasım ayı meclis toplantısında değerlendirmelerde bulunan Özgener, kapasite kullanım oranlarındaki gerilemenin, sektörler arası ivme kaybının ve ihracatta fiyat tutturma baskısının üreticiler üzerindeki yükü artırdığını ifade etti. Finansmana erişim maliyetlerinin hâlâ yüksek seviyelerde olmasının ise birçok işletmenin nakit akışını zorladığını vurguladı.
Özgener, “Normal şartlarda ülkeler belirli bir gelir düzeyine ulaştıktan sonra hizmet sektörünün ağırlığı artar. Ancak biz sanayinin hem üretim hem istihdam payının, bu aşamaya gelmeden düştüğüne tanıklık ediyoruz” diyerek erken sanayisizleşme riskine dikkat çekti. Dezenflasyon döneminde büyümede bir miktar yavaşlamanın beklendik bir süreç olduğunu aktaran Özgener, kalıcı kapasite kayıplarının önlenmesi gerektiğinin altını çizerek, “Türkiye’nin uzun vadede üretim kültüründen ve sanayinin sağladığı katma değerden vazgeçme lüksü yok” dedi.
“Teknolojiye geçiş artık bir tercih değil zorunluluk”
Konuşmasında yeni bir sanayileşme vizyonunun önemine de değinen Özgener, bilgi temelli, sürdürülebilir ve yenilikçi üretim modellerine yönelmenin kaçınılmaz hale geldiğini kaydetti.
Türkiye’nin güçlü sanayi yapısının teknolojik dönüşüm için en kritik avantaj olduğunu söyleyen Özgener, “Yüksek teknolojiye dayalı üretime geçiş; yapay zekâ destekli süreçler, veri odaklı karar mekanizmaları, otomasyon ve temiz enerji teknolojileriyle mümkün olacak. Artık teknoloji bir rekabet üstünlüğü değil, ayakta kalmanın temel şartı” ifadelerini kullandı.
“Enflasyon kırılganlıkları artırıyor, yatırım iştahı zayıflıyor”
Ekonomide en zayıf noktanın hâlâ yüksek enflasyon olduğuna işaret eden Özgener, bunun hem gelir dağılımını bozduğunu hem de reel sektör üzerinde baskı yarattığını belirtti.
İç talepte daralma, hanelerin zorunlu harcamalar dışında tüketimi kısmaları, nitelikli işgücünde maliyet baskısının artması ve genç yeteneklerin yurtdışına yöneliminin devam etmesinin işletmeleri zorladığını söyleyen Özgener, “Bu koşullar yatırım motivasyonunu düşürüyor. Verimlilik artışı sağlanamadığı için ücretler reel olarak yükselmiyor, bu da gelir eşitsizliğini derinleştiriyor” dedi.
Mevcut enflasyon seviyesinin sürdürülebilir olmadığını vurgulayan Özgener, “Enflasyon bu düzeyde kaldığı sürece büyüme potansiyelimiz, sanayinin rekabet gücü ve sosyal yapı olumsuz etkilenmeye devam eder. Bu nedenle kararlı bir dezenflasyon patikasının oluşturulması programın en kritik bileşeni olmayı sürdürüyor” değerlendirmesinde bulundu.