Biyo-kaynaklı polimerler, fosil yakıt kaynaklı polimerlere alternatif olarak üç farklı hızlı değişim ve biyokütle kaynaklı iki geliştirilmiş bariyerli polimer ile markalara çevre dostu ambalaj seçenekleri sunmaktadır.
Petrol fiyatlarının dalgalanması ve marka ile perakendecilerin Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Hedefi 12’ye olan taahhütleri gibi iki önemli etken, gıda endüstrisinde fosil kökenli polimerlerin biyolojik kökenli polimerlerle değiştirilmesini teşvik ediyor.
Bu durum, tüm paydaşlar için önemlidir. Biyolojik türevli polimerler, polimer sentezi için fosil yakıtın yerine biyokütleyi kullanarak yapı taşlarını temin etmek açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Aslında biyolojik türevli polimerler için biyokütle kaynağı olarak tarımsal atıklar gibi gıda dışı ürünlerin kullanılması son derece kritiktir. Biyolojik türevli plastikler, insan (özellikle) veya hayvan yemi bitkilerinden elde edildiğinde biyolojik çeşitlilik kaybı, su kullanımı ve arazi kullanımı gibi orman sorunlarını gündeme getirebilir.
Mukavva üretiminin yan ürünü olan ligninin aynı zamanda biyolojik kökenli polimerler için ham madde olarak kullanılabilme yeteneği oldukça ilginç. Döngüselliği ve malzeme verimliliğini düşünüldüğünde, yeniden kullanılabilen veya geri dönüştürülebilen biyolojik kökenli polimerler, biyolojik olarak parçalanabilen polimerlerden daha sürdürülebilirdir. Biyo-polietilen (bPE), biyo-polipropilen PP (bPP) ve biyo-PET, fosil kökenli polimerlerin yerini alabilir.
Biyo-türevli polimerlerin fiyatlandırılması ilginç bir şekilde fosil yakıt endüstrisi ile ilişkilidir. Örneğin, bPE fiyatları, fosil yakıt fiyatları yüksek olduğunda daha sık kullanılan biyoetanol otomobil yakıtıyla rekabet ettiği için gaz fiyatlarına bağlı olarak dalgalanmaktadır. 2021’deki biyolojik kaynaklı paraksilen tereftalik asit (TPA) üretim yeniliği sayesinde artık %100 bPET elde edilebilmektedir.
